Tarih ve Şiirin Buluştuğu Nokta

Teşâbehet kulûbuhum!..

 

Önce Tevbe Sûresi 37. âyetin mealini okuyalım:

Hangi mealden?

Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı’dan:

“Haram ayını başka bir aya ertelemek, küfürde daha ileri gitmektir. İnkâr edenler onunla saptırılır. O haram ayını bir yıl helâl sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki, Allah’ın haram kıldığının sayısını denk getirip, Allah’ın haram kıldığını helâl yapsınlar. Yaptıkları işin kötülüğü, kendilerine süslü gösterildi. Allah kâfirler toplumuna yol göstermez.”
Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı, ekranlarda orucu eylül ayına sabitleyebiliriz dedi. Hâlbuki Ramazân orucunun bu aya sabit oluşu Kur’ân ile sabittir. Kendilerini şâri (şeriat koyan) Allah yerine koyanlar dur-durak bilmiyorlar.

Aynı şeyi yani takvimle oynamayı, Câhiliyye putperestleri haram aylar ve hac için yapıyordu. (Zaten haram ayların 3’ünün hac güvenliği ile alâkalı olduğu açıktır.

Bu müdahalenin adı Nesî idi. Bu uygulama Tevbe Sûresi 37. âyette de yer almaktadır. Nesî’i Bayraktar Bayraklı mealinde “haram ayını başka bir aya ertelemek” diye tercüme etmiş.

Cenâb-ı Hak bu yersiz ve küstah müdahaleyi küfürde ileri gitmek, kâfirce bir ziyade olarak vasfetmiş.

Âyetin devamında “Allâh’ın haram kıldığı” ayın oynatılmasına izin olmadığı ve bu kötülüğün kendilerine süslü / mantıklı / akla yatkın vs. gösterildiği bildiriliyor. İslâm, teslimiyet demektir. Hikmete râm olmaktır.
Bu vesileyle Tâhirü’l-Mevlevî merhumun Müslümanlıkta İbadet Tarihi kitabından, ibadet takvimimizin kamerî esaslı olmasının hikmetini paylaşayım:

Kurmay Tüm General Abdurrahman ismiyle takdim edilen bir yazarın, Mahfil Mecmuasında neşredilen bir yazısında dünyanın kuzey ve güney yarım kürelerinde mevsimlerin mukabil olması sebebiyle, oruç ibadetinin her yıl 10-11 gün kayarak şemsî yılın her mevsimini dolaştığı ay takvimine bağlanmasının, çağlar ötesi hikmeti ifade edilmiştir.

Burada şunu da ifade edelim ki, 17-18 ve ötesi saatleri bulduğu mevsim ve coğrafyalarda oturanlardan Ramazân’ı hastalık, devamlı ilaç kullanma zarureti gibi sebeplerle tutamayanlar, bunun yerine kısa günlerde tutabileceklerdir. Bu hikmetin bir başka açılımıdır.

Nesî günümüz yahudilerince de kullanılır. Normalde onların da dînî millî takvimi ay esaslı olduğu hâlde, bayramları, ibâdetleri Bayraktar’ın teklif ettiği gibi sabitlenmiştir. Meselâ Yom Kipur (muhtemelen Aşura) Ekim civarına sabitlenmiştir.

Gelelim başlıktaki ifadeye:

Teşâbehet kulûbuhum!..

Bu ifade Kur’ân-ı Kerim’de o devrin münkirlerinin itiraz ve talepleriyle, evvelkilerin benzeştiğini ifade eder:

Kalpleri birbirine nasıl da benzemiştir!..

Nesî hususunda, yahudi, câhiliyye müşriği ve devrimiz mezheb / sünnet / ahkâm inkârcılarının kalplerinin benzemesi ne kadar acı!..

Bu âyetten iktibas ile bir de şiir yazmak nasîb oldu… Okumak için…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir