Masnûî, tasannu’, sanat, maharet göstermeye çalışma kökünden geliyor olmalı. Bu sitenin adını da veren tarih düşürme şiirleri de, bir masnûî türü sayılabilir pekâlâ…
Edebiyat hadd-i zâtında sanat izhârı içindir. Fakat masnûî / deneysel edebiyatta çeşitli kısıtlamalar ve sınırlandırmalarla, şair, daha fazla ustalık arar.
YANSIMALI ŞİİRLER
En meşhuru, satranç veya yansımalı şiir denilen sağdan sola okunabildiği gibi yukarıdan aşağıya da okunabilen kıtalardır.
Yavuz Sultan Selim’in Sanma şâhım şiiri bu arayışın en meşhur örneğidir. Hece ve aruz kalıplarında birçok satranç veya yansımalı şiir var.
Fıtraten meyyal olduğum masnûî tarzın bu güzel meyvesinde çeşitli vezinleri denedim.
● feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
YEK NAZAR
Gönle Mevlâ kaleminden çekilen nur bu nakış,
Kaleminden akar âteş, sır olur harlı yakış,
Çekilen nur, sır olur, sürme olur nurlu bakış,
Bu nakış, harlı yakış, nurlu bakış, Hakk’a akış…
NURLU ZAMAN
Mâh-ı gufran, ulu ihsan, yüce bir şan, Ramazan…
Ulu ihsan Yaratan’dan, öze can, nefse hazan…
Yüce bir şan, öze can, kalbe eman, rûha liman…
Ramazan, nefse hazan, rûha liman, nurlu zaman…
GELECEK
Var ümîdim bu çocuklar daha bir gür gelecek
Bu çocuklar yarın elbet çıkacak zirveye dek
Daha bir gür çıkacak köklü filiz yükselecek
Gelecek zirveye dek yükselecek bir gelecek
NAMAZ
Ne mübârek, ne mukaddes yakarıştır şu namaz!
Ne mukaddes bir ibâdet ki budur Hakk’a niyaz!
Yakarıştır ki budur, câna bahar, kalbime yaz!
Şu namaz, Hakk’a niyaz, kalbime yaz, rûhuma haz!
● feûlün / feûlün / feûlün / feûl
ATEŞTEN HURUÇ
Büyük haz alırsın, tutarsan oruç,
Alırsın tutarsan oruçtan sonuç..
Tutarsan oruç, yakmıyor kor ateş;
Oruçtan sonuç; kor ateşten huruç!
BERAT KANDİLİ
Bu kandil Hüdâ’dan husûsî berat,
Hudâ’dan gelen bir lütuf bir murat,
Husûsî lütuf hem yaman bir sırat,
Berat, bir murat.. bir sırat.. bir necat!… (Mecnûn – Tâlî)
ZULÜM
Ufuklar görünmez, kesîf bir duman!
Görünmez, zifîrî siyah âsumân!
Kesîf bir siyah, artıyor durmadan!
Duman, âsumân, durmadan el-amân!
HASET
Cefâdır, belâdır, ezâdır; haset.
Belâdır bozulmuş amel şer niyet.
Ezâdır, amel mahveden mel’anet;
Haset; şer niyet, mel’anet, zâfiyet…
GURUR
Mülevves çamurdur kusurdur, gurur,
Çamurdur süren ruh olur mendebur,
Kusurdur olur işleyen en muzur;
Gurur; mendebur en muzur duygudur!..
● fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün
ŞİİR
Şâdumandır, içti gönlüm, içti meyden, raks eder,
İçti gönlüm, söz meyinden, aynadan, can akseder,
İçti meyden, aynadan seyr eyleyen dil bahseder,
Raks eder, can akseder, dil bahseder, hep nükseder!
ŞİFÂ
Bir nazar kıl, hasta gönlüm, Yâ Muhammed Mustafâ!
Hasta gönlüm, sen devâsın, Sen’dedir, sonsuz şifâ!
Yâ Muhammed, Sen’dedir, Hak’tan gelen sonsuz safâ!
Mustafâ, sonsuz şifâ, sonsuz safâ, son irtifâ!
ŞİFÂ
Ümmetinden bir alîlim, Ya Muhammed Mustafâ!
Bir alîlim, Ya Muhammed Mustafâ, Sen’sin şifâ!
Ya Muhammed Mustafa, Sen’sin şifâ, Sen’sin devâ!
Mustafâ, Sen’sin şifâ, Sen’sin devâ, Sen’sin safâ!
YÜZAKI
Bir nesil var, tertemiz ruh, pâk alınlar, yüzler ak!
Tertemiz ruh, pâk alınlar, yüzler ak, can özler ak!
Pâk alınlar, yüzler ak, can özler ak, hoş sözler ak!
Yüzler ak, can özler ak, hoş sözler ak, lûtfetti Hak!
SİTEM
Bir tebessüm arzu ettim, bir kez olsun gülmedin!
Arzu ettim, gel demiştim, ah güzel, sen gelmedin!
Bir kez olsun ah güzel, şefkat edip yaş silmedin!
Gülmedin, sen gelmedin, yaş silmedin, hiç bilmedin!
EY DİLÂRÂ
Ey dilârâ sevdiğim sen rûhumun tek aşkısın
Sevdiğim sen dildesin hep bildiğim tek şarkısın
Rûhumun tek bildiğim tek gördüğüm müştâkısın
Aşkısın tek şarkısın müştâkısın nur şavkısın!
AĞLARIM
Bâzı anlar, hiç sebepsiz ağlarım ben, hâl olur,
Hiç sebepsiz ağlamaktan, dil susar, bir lâl olur,
Ağlarım ben, dil susar, gönlüm coşar, hemhâl olur,
Hâl olur, bir lâl olur, hemhâl olur, ikmâl olur.
● mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
BÜYÜK İHSAN
Rahmet O’dur âlemlere, gelmiş Yüce Hak’tan,
Âlemlere gelmiş Yüce Hak’tan büyük ihsan,
Gelmiş Yüce Hak’tan büyük ihsan, güzel insan,
Hak’tan büyük ihsan güzel insan, ulu bir şân!
KUR’AN OKU!
Ey can kuşu, dâim oku, Hakk’ın sözü Kur’ân!
Dâim oku, Hakk’ın sözü, Kur’ân, bize mercan,
Hakk’ın sözü Kur’ân, bize mercan dolu umman,
Kur’ân, bize mercan dolu umman, Yüce Hak’tan!
MUKADDES MEVSİM!
Rahmet ile, gufrân ile mest oldu bu cânım,
Gufrân ile katlandı bu cânım heyecânım!
Mest oldu bu cânım, dile gelsin feyezânım,
Cânım, heyecânım, feyezânım, Ramazân’ım!..
KURBAN
Hak âşığı geçmez mi hiç aşk uğruna candan?
Geçmez mi hiç aşk uğruna? Elbet geçer insan!
Aşk uğruna elbet canı ister, canı cânân.
Candan geçer insan, canı cânânına kurban…
(Mef’ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün) 2 Kasım 2006
● mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün / feûlün
ŞİİR
Şifâ bulmuş, içen bir kez, ilâç dersen, revâdır,
İçen bir kez bırakmaz hiç, şifâdır, pür devâdır.
İlâç dersen şifâdır; mey sayarsan hep hevâdır,
Revâdır, pürdevâdır.. hep hevâdır, berhevâdır!
● müfteilün / müfteilün / fâilün
AŞK
Âdem’e kan şerbetidir, kandırır!
Şerbetidir âteşin ah yandırır!
Kandırır, ah yandırır, uslandırır!
Bazı örneklerde olduğu gibi akrostişli satrançlar kaleme aldım.
Son olarak 4 değil, 8 mısrada yansıma oluşturmaya çalıştım.
LEBDEĞMEZ
Satranç veya yansımalı şiirde olduğu gibi, lebdeğmezde de Seyrî / M. Ali EŞMELİ Hocamızın yolundan gitmeye çalıştık. Seyrî, lebdeğmezi sadece sessiz harflerle değil, o ö u ü harflerini de dudak harfi sayarak, 29 harfin 9’unu kullanmayarak kullanmakta.
Yazdığımız Lebdeğmez bir na’t-ı şerif…
ELİF-NÂME
Elif-nâme geleneği, yazılan şiirdeki mısra başlarının, elif-bâdaki harflerle başlamasıdır. Çeşitli nevilerine şu makaleden ulaşabilirsiniz.
Ben, ilk Seferî’de görüp yazmayı arzu etmiştim.
A’dan Z’ye Rahmetsin… başlıklı naatta, elif-nâme geleneğini yaşatırken, iki ayrı vezni çaprazlama kullanma yolunu da denemiş olduk.
NA’T-ı MÎMÎ
Yine Seyrî’de görüp denediğim bir başka masnûî edebiyat türü, her kelimesi M harfi ile başlayan bir şiir yazmak oldu:
Mîmi, mevcûdâta mîlât, mümkinâtın mûcibi,
Mâverâ mülkünde mîmardır Muhammed Mustafâ…
Mihr-i Mahmûd’un münâcâtıyla mümkün mâğfiret…
Merhamet mühründe mîyardır Muhammed Mustafâ…
Mâbudun mahbûbu, müstesnâ mülâkat mahremi;
Muhteşem mîrâca mazhardır, Muhammed Mustafâ…
Metheder Mevlâ: «Muazzamdır meziyet mâdeni»
Mûteber mârûfa mastardır Muhammed Mustafa…
Müctebâdır, muktedâdır, mürselînin mürşidi…
Mûtenâ mazrûfa muhtardır Muhammed Mustafâ!
EBCED REFERANSLI ŞİİRLER
Yaman Dede’nin meşhur, «Aman» lafzının 92 (Muhammed ism-i şerîfi ile aynı) ebced değerine sahip olmasına işaret ettiği beyitten hareketle, Peygamberimiz hakkında, 92 eden kelime ve terkiplerle bir şiir, bir na’t yazmayı denedim.
Bu şiirin sonunda;
Ümmet deyip Tâlî’ye…
mısrasında da bir ebced referansı var: Ümmet ve Tâlî 441 ebced değerinde birleşiyor.
AKROSTİŞLİ ESMÂ-İ HÜSNÂ KITALARI
Şair Latif Mahmat’ın hece ile yaptığını gördüğüm bu akrostişli kıtaları, aruz ile denedim.
Henüz tamamlayamasam da neşrettiğim güzel örnekler çıktı.
PALİNDROMLAR
Yıllar önce Sunay Akın’dan dinlediğim palindromlar vardı.
Şeyh Galib ve Talat Sait Halman’da gördüğüm müfredler ile birleşince, tersinden aynı şekilde okunabilen mısralar, tek satırlık şiirler teşkil edebilir diye düşündüm.
Ortaya çıkan mânâsız birçok denemeyi burada zikretmeye gerek yok. Fakat güzel düşenler arasında şu müfredleri zikredebilirim:
Ey ibret, tâlîme mîlât terbiyE!
Hicret iyiyi terciH…
Hicret: iyi hâli ama ilâhîyi terciH…
Ne menem yalan akan alay MenemeN!
Ata putunu unutup atA!..
Ravza! Namaza zaman az vaR!
Telveden koy fala bak kaba laf yok ne devleT!
Mızıkçılık yapay kılıç kızıM!
Bir şeyler denemek güzel…
Bir yanıt yazın