Tarih ve Şiirin Buluştuğu Nokta

HADÎSİ REDDETMEK UĞRUNA YAHUDİYİ KUCAKLAMAK!..

Namazı yahudilerden öğrenmişmişiz…

Bu propaganda, “Muhammed, İslam’ı yahudi ve hıristiyanlardan aldı” iftirasına hizmet etmeye götürecek, kaillerini… Turan Dursun’lardan, Goldziherlerden, oryantalist hezeyanlardan bu propagandanın asıl faillerinden, haberleri yok çünkü…

Halatın iplerini tek tek koparıyorlar. Hadisi koparmak için Kur’ân’ı feda ediyorlar. Peygamberin sözlerini dışlamak için risaletini dışlıyorlar haberleri yok.

Kur’ân tarihi okurken-okuturken, Arapların ümmîliğini, Peygamberimiz’in hiçbir yabancıdan telkin almadığını okumuyor muyuz? Mekke’de hangi yahudiden bahsediyorsunuz?

Peygamberimiz’in aşura orucunu bile uygulama farkıyla tatbik ettiğini anlatmıyor muyuz? Şimdi namazı yahudiden öğrendi iftirasına çanak tutacağız öyle mi?

velakad na’lemü ennehum yakulune innema yuallimuhu beşer!

“Şüphesiz biz onların: «Kur’an’ı ona ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur’an) apaçık bir Arapçadır.” 

(en-Nahl, 103)
Bu kimselerin arasına karışmış oluyorsunuz.

KUR’ÂN ÖNCESİNİ TASDİK ETMEZ Mİ?

Kur’ân’ın “musaddikan limâ beyne yedeyh ve müheyminen aleyh” sıfatları var. Yani bu münasebette İslâm edilgen bir pozisyonda değil, etken, seçen, düzelten, yanlışı kaldıran bir rolü var.
“Doğrusu bu Kur’an, İsrailoğullarına, hakkında ihtilâf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.” (en-Neml, 76)

Bu rol kabul edilirse, yine bu vazifenin Sünnet-i Rasulullah’a düştüğü kabul edilmek zorunda kalınır. Çünkü bu tafsilât yine Kur’ân’da yoktur.

Yani Allâh’ın emrettiği namazdan yahudinin elinde, hıristiyanın elinde ne kalmıştı?
Nereleri tasdik edilecek, nereleri düzeltilecekti?
Bu vazifeyi de Hz. Peygamber yaptı. Elinde ve gönlünde Kur’ân ile vahiy ile bu vazife O’nun idi.
Nitekim Kur’ân-ı Kerim, orucun bizden öncekilere de farz kılındığını bildiriyor. Lâkin hıristiyanın orucu perhize dönüşmüş. Hayvanî bazı gıdaları yememek şeklinde bir oruç tutuyorlar. Kur’ân’ın oruca dair verdiği bilgi son derece mahdut. Gerisi Peygamber -aleyhisselâm-‘da…
İslâm’ın her şeyi orijinaldir. Mekke’de hac hep oldu. Hz. İbrahim’den beri… Ama hac için de cahiliyyeden aldı demiyoruz. Çıplak tavaf, bozuk telbiye, putlara kurban gibi bütün bozukluklar atıldı. Tertemiz düzgün din ve ibadet ikame edildi.

Hiçbir sahabî;

“Biz zaten ibadetleri biliyoruz!” diye bir ukalalık yapmadı Allah Rasûlü’ne… Daima gözünün içine baktılar. Tek tek sordular. Tâbi ve teslim oldular.

İSRAİLİYYAT ve YAHUDİLEŞME(!)Yİ GÜYA TENKİT EDİYORKEN?

Bir başka çelişkisi bu düşüncenin, uydurma bulaştı diye hadisi reddederken tamamı tahrif gölgesindeki bir külliyata yaslanmak?

Bu iddiayı dile getirenlerin, müslümanların yahudileşme temayülünden, âlimlerin İsrailiyyat’a itimat etmelerinden şikâyet etmeleri ise muazzam bir tenâkuz…

CİHANŞÜMUL BEDEN DİLİ

Budist’in oturuşu, Hindu’nun zühdü, Şintoist’in abdesti, İnka’nın kurbanı, Hıristiyanın perhizi herkesin bir şeyleri benzeyebilir. Son derece basit benzerlikler bunlar. Kaynak aynı ama bulanmış, tahrif edilmiş.

Bugün birine yalvaran bile ayağına kapanır. Valinin yanına giren elini yüzünü yıkar, kendine çekidüzen verir. Bunlar insani beden dilinin ibadetteki yansımaları.

Namazı yahudiden almış öyle mi?

Madem fatiha ve zammı sureleri de yahudilerden aldı deyin de bitirin bu işi!..

SAMİRÎLER GERÇEĞİ

Kaldı ki namazı bize benziyor dedikleri grubun, yani Sâmirîlerin, İslâm’ı taklit ettiği yönünde yorumlar da var. Bugün videolara mevzu olan, namazı müslümanlara benzeyen grup, Samirîler…

Samirîler, yedinci asrın ilk yarısında Müslümanların idaresinde yaşadıkları için, onların İslâmî ibadet şekillerini aldıkları düşünülebilir.
(Gavurun dile getirdiği diğer ihtimal, bizim Kur’âncıların dediği gibi nesilden nesile intikal değil tabiî ki… İslâm’ı suçlayan oryantalist iddiası, yani hadisi dışlayacağım derken, İslâm’ı alıntı din hâline getirmiş oluyorlar.)
Samaritan denilen grubun eklektik ve taklitçi bir grup olduğuna dair Google Books’ta başka malûmata da ulaşılabilir.
Namazı yahudilerden aldığımız iddialarını dile getirenlerin, bahsettiği haham Ben Abrahamson ise zaten diyalogçu, bu benzerliği göstermeye kendini adamış bir şahsiyet:

NÜBÜVVETİ İNKÂR RİSKİ

Küfr de çeşit çeşit…

Uluhiyeti inkâr

Nübüvveti inkar…

Âhireti inkâr…

Kaderi inkâr…

Kur’ân’da yeri göğü yaratanın Allah teâlâ olduğunu kabul ettiği hâlde, gönderdiği elçiyi kabul etmeyen kâfirlerden çokça bahsolunur. Bugün Efendimiz’in risaletini inkâr yönündeki gayretler, diğer sahalara da sıçrıyor. Çünkü edebî bir îcâz üslûbundaki Kur’ân, en salahiyetli tefsiri olan sünnet zırhıyla korunmazsa, her tarafa çekilebilir. Bu bir zaaf değil imtihandır. (Al-i İmran, 7) Tarihte bozuk fırkaların tamamı kendilerine Kur’ân’dan güya delil bulmuşlardır. Ama sünnette bunu yapamazlar çünkü o Kur’ân’ın fiilî tatbikatıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir